Etiket arşivi: SAFRANBOLU YÖRÜK KÖYÜ

SAFRANBOLU YÖRÜK KÖYÜ

YÖRÜK KÖYÜ’NÜN FARKI

Safranbolu’yu Türkiye’deki tarihsel kentlerden ayıran en önemli
ve aynı zamanda en değerli nitelik, Safranbolu’da Türk sivil mimarlık örneği bini aşkın
evin özelliklerini koruyarak mahalleler halinde sokaklar boyunca bir arada olmasıdır;
böyle bir örneğe, başka tarihsel kentlerde rastlamak olanağı bulunmayışıdır.
Ancak, “görünen köy, kılavuz istemez, güne balçıkla sıvanmaz”

Safranbolu Fotoğrafları

şunu da itiraf etmek gerekir ki, Safranbolu’da eski evlerin büyük bir bölümünün
satılarak sahip değiştirmesinden kaynaklanan, çatısı ya da penceresi bozulmu veya
ahşap yerine, başka malzemeyle onarılmış evlere, az da olsa rastlanılır.
Yörük Köyü’nde evlerin satılarak el değiştirmesi gibi olgulara
rastlanılmaz; bu da Yörük köyü’nün, Safranbolu’yu bile geride bırakan, çok değerli bir özelliğini oluşturur. Bunda köyün göç almaması; aksine, halkının çok büyük bölümünün, yani o görkemli Yörük evlerine bugün miras yoluyla malik olanların tamamına yakınının, İstanbul’da yerleşik olmalarının payı büyüktür. Yörük evlerinin, Safranbolu evleri gibi satış yoluyla el
değiştirmeksizin, miras yoluyla aynı ailenin bireylerinin elinde kalmış bulunması çok
önemlidir. Yılda bir gün de olsa, her yıl Ağustos sonunda “Yörük günü” nedeniyle
köylerine gelen mirasçıların, eğitim ve kültürel nitelikler açısından, oransal olarak
Safranbolululara fark atacak kadar önde bulunmaları; Yörük’te kurdukları vakfın, her
yönden yanında ve yardımında olmaları da, övgü ve takdirle karşılanan olgulardır.
Yörüklülerin hem vakıflarına ve hem de birbirlerine sıkı sıkıya
bağlı, dayanışma içersinde olmaları da, Yörük’teki kültürel değerlerin yaşatılması
yolunda çok önemli bir kazanım sağlamakta ve Safranbolulular da “bizim vakıf niye
öyle değil” diye hayıflanmaktadır.
Yörük köyü de Safranbolu ile birlikte turizm firmalarının ilgi alanına girmiş bulunmaktadır. Toplu ya da bireysel olarak Safranbolu’ya gelenlerin
Yörük köyü’nü de görmek istemeleri ve hatta yemek molaları için Yörük köyü’nü
seçmeleri büyük önem taşımaktadır.
Sayın istemihan TALAY’ın Kültür Bakanlığı sırasında, Osmanlı
İmparatorluğu’nun 700.kurulu yılı dolayısıyla Kültür Bakanlığı’nın da katkılarıyla
Doç.Dr.Can Mehmet HERSEK’in editörlüğünde, Yörük Vakfı’nca hazırlanan ve 2000
yılında basılan Safranbolu Yörük Köyü Geleneksel YaŞam Biçimi ve Evleri adlı kitap ile Yörüklü yargıç Tuncay KARA’nın, “Safranbolu Yörük Köyü Köyümüzde Geleneksel YaŞam Örf ve Adetlerimiz” adıyla 2005 ‘te basılan kitabı, Yörük Köyü’nün
tanıtımında çok yararlı yapıtları oluşturmaktadır. Yörük köyü sadece evleriyle değil, aynı zamanda folklorik değerleri açısından da büyük bir zenginliğe sahiptir. Halkbilim alanındaki araştırma ve yayınlarıyla tanınan Ahmet Baha’ya ait, 1930 yılında basılan “Safranbolu’da Yörük Düğünleri” adlı kitap önemli bir kaynak oluşturmaktadır. Bu kitaptan, Yörük’ün ve Safranbolu’nun tanıtılmasında büyük katkıları olan Ali Rıza BAYKAL da, büyük ölçüde yararlandığını, aşağıda değinilecek olan kendi kitabında bildirmektedir.

SAFRANBOLU VE YÖRÜK KÖYÜ

SAFRANBOLU VE YÖRÜK KÖYÜ
Yörük, Safranbolu’nun yanında ve onunla birlikte anılan tarihsel
evleriyle ünlü bir yerleşim yeridir. Sayın Oktay EKiNCi, bir yazısına, “Kayı boyundan
Karakeçili aşiretinin yarattığı bir mimarlık kültürü ve yaşam müzesi Yörük’teki
medeniyet” başlığını koymuş ve bu yazısına aşağıdaki paragrafla başlamıştır.
“Osmanlı’dan bu yana Türkmenler’e karşı hep yukarıdan bakan, sözde
kentli ama özde sonradan görme anlayışın yaygın söylemlerinden biri de şudur: (Yörük ne bilir bayramı / Lak lak içer ayranı…)
Bu sözün de aslında tarihten gelen bir çekememezlik
ürünü olduğunu görebilmek için, Yörük Köyü’nü ziyaret etmek yetiyor…”

Mencilis iklim

 

Bu görüşe şöyle bir açıklamayla katkıda bulunmak gerekmektedir. Yörük köyü’nde varolan somut ya da soyut kültürel varlıklar,
sanıldığının aksine, göçebe ya da kırsal bir yaşamın ürünü olmayıp, kentsel bir
kültürün ve özellikle 200 yıla yaklaşan bir dönem içinde, istanbul görgü ve yaşamını
özümsemiş bir halkın değer yargılarını yansıtır. Adı köy olsa da, evlerinin yanı sıra,
halkının sosyal, kültürel ve ekonomik düzeyi açısından Yörük, kent ölçeğindedir.
Ahmet Baha tarafından yazılan, 1934 baskılı (“İstanbul Etnoğrafyası, Bartınlılar Safranbolulular” adlı kitaptan) Safranbolu evleri

Safranbolu köylerinden iş bulmak ve özellikle fırınlarda çalışmak için İstanbul’a gidenler arasında Yörük’lülerin önemli bir ağırlığı olduğu öğrenilmektedir. Bu arada, aynı kitapta istanbul Ekmekçiler Cemiyeti’nin 1929 tarihli istatistiklerine göre, Kadıköy, Üsküdar, Boğaziçi Anadolu yakası ve Bakırköy yöreleri dışında, İstanbul’daki 123 ekmekçi, 80 simitçi ve börekçi fırınının yarısının Safranbolulular, dörtte birinin Trabzonlular ile Rizeliler ve diğer
dörtte birinin de Arnavutlar ile Rumlar tarafından işletildiği bildirilmektedir.
Ayrıca, yine aynı kitapta Safranbolu köylerinden İstanbul’a gidişi
düzenleyen İstanbul’da yerle ik ailelerin “Çeyrekoğulları”, “Muratoğulları”,
“Garipağaoğulları”, “Kaymakçıoğulları”, “ispaoğulları” ve “Afatoğulları” olduğu;
bunlardan ilk dört ailenin Yörüklü olup; Çeyrekoğulları’nın Karaköy’deki ünlü börekçi
fırınının sahibi bulunduğu ve Yörüklü bu dört ailenin çok zengin oldukları ve
Kaymakçıoğlu’nun, “Kaymakçıoğlu Yörük Köyü’nün yarısı / Konarı’dan Kurbacıoğlu
dayısı” denilerek türkülere konu edildiği de özellikle belirtilmektedir.
Kitabın yazarı, kişisel araştırmalarına göre, Safranbolu
köylerinden ve bu arada Yörük’ten İstanbul’a göçlerin, Sultan Abdülaziz
(19.yüzyılın ortaları)
zamanından başlayarak, zaman içinde yoğunluk kazanmış bulunduğuna da
özellikle değinmektedir. Safranbolu’dan İstanbul’a gelenlerin genellikle ekmekçilik ve
börekçilik dışında şekercilik sanatını meslek edindiklerinden de söz edilmekte; bu
arada çok ilginçtir, yazar yine araştırmalarına göre, 1934’te İstanbul’da 500’den fazla
Safranbolulu kayıkçı bulunduğunu; bunların yazın kayıkçılık yapıp, sonbaharda
kayığı satarak memlekete, çiftin çubuğun başına döndüklerini de bildirmektedir! Bu
açıklamaların ışığında hiç kuşkusuz, u sonuca ulaşılacaktır: Yörük’ün kültürel
zenginliği, İstanbul kaynaklıdır ve Yörük köyü, sanki İstanbul’un Kadıköy ‘ü gibidir.